|
|
|
|
|
|
Rêber APO
15 ŞUBAT KOPLOSU 21. YÜZYILIN EN BÜYÜK KOPLOSUDUR
Batı uygarlığının bana karşı geliştirdiği ikiyüzlülüğü, hem Moskova, hem Atina ve hem de Roma kaynaklı olarak ortaya çıkarmaya çalışıyorum. Türkiye aydınlarına, 'insani talepleri anlayın, gerçeği halkınız için ortaya çıkarın' diyorum. Bunları devlet, politikacılar, Kürtler, herkes anlamak zorundadır.
15 Şubat komplosu 21. yüzyılın komplosudur. Ben kendimi doğru katmaya çalışıyorum. 15 Şubat komplosunu bugünler de derinliğine yeni boyutları ile açacağım. Neden sakin davrandım? Şiddet olgu...
Aşk Özgürlüğü Arayıştır
Devrimimiz, insanın özüne saygılı, insanın doğal gerçeğine bağlı olma ve ondan alıkoyan bütün etmenlere karşı olma devrimidir. Askeri ve siyasi çözüm yolu; çok ağır olan toplumsal, ekonomik sorunun çözümü içindir. Bizde doğal yaşamın yolu bütünüyle kesilmiştir. O halde devrimimiz doğal gelişme yolunun açılması devrimidir, çözümüdür. Yoksa devrim, bir öç alma, kan dökme olayı haline gelir ki ne bizim bunu bu biçimiyle sürdürmemiz mümkündür ne de kan dökmeler bu biçimiyle sonuç verebilir. D...
18. YIL BÜYÜK PKK DAVASININ ZAFERE EN YAKIN OLDUĞU YILDIR
PKK, 18. yıl gerçeğinde zafere en yakın durumda olduğunu kanıtlamıştır. Büyük parti davamız, Amed’in Fis köyünde ne olduğu ve ne olacağı fazla belirgin olmayan bir grupla, en az donanımla ve fazla gelişkin olmayan iddialarla partileşmeye adım attığından günümüze kadar destansı diyebileceğimiz bir süreci yaşamanın adıdır.
Şüphesiz parti tarihimizin daha öncesi de vardır. 1973 baharı, partileşmemizin daha alt düzeyde rüşeym haliydi. Bu da ciddi bir adımdı ve daha sonraları her yılın kuruluş anla...
Savaş Bir Halkı Kendine Getiren Köklü Bir Eylemdir
Savaş üzerinde yoğunlaşıyorum. Neden savaş? Nasıl savaş? Kimin için savaş? Kimler nasıl savaşmalı? Komutan, savaşçı kimdir, nasıl olmalıdır sorularını kendime yoğunca soruyorum. Ve tabii böyle beynime muazzam cevaplar sökün ediyor. Ayrıca komutan adaylarımız neden yüksek bir savaş çizgisini tutturamıyorlar diyorum. Savaşan kişi kimdir, nedir, nasıldır? Savaşa gelmeyen kişi nedir, nasıldır? Neden gelemiyor? Savaşma yeteneğini kaybetmiş bir halk, dolayısıyla onun kişisi, kişiliği yaşamı kaybetmiş...
DEVRİM MUAZZAM ÖZGÜRLEŞME İMKÂNI VERİYOR
Kürdistan’da yüzyıllardan beri ne anlama geldiğini ve nelere yol açtığını çok iyi biliyoruz. Bundan sonra da bizim damla damla biriktirdiğimizi bir anda nasıl boşa akıtacağını görüyoruz. Bunlar hayati meselelerdir. Türkiye'de eskiden solculuk adına, halk adına her türlü sorumsuzluğa, bin bir kılıf biçilebiliyordu. Bu solculuğu eleştirdik ve eleştirdiğimiz oranda da uzaklaştık. Böylece kendi özgül yapımızı ortaya çıkardık. Şimdi bu hikayeleri bir de içimizde tekrarlamak aklın alacağı bir şey de...
MEŞRU SAVUNMA
Eylemcilerin Bizi Çağıran Sesini Duymalı, Kulak Vermeliyiz
PKK Yürütme Komitesi üyesi ve Halk Savunma Merkezi Karargah Komutanı Murat Karayılan, Stêrk TV’deki Özel Programa konuk oldu. Rosida Mardin’in sorularını cevaplayan Karayılan 15 Şubat 1999 devletlerarası komplosu ve Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki tecride karşı büyük bir kararlılıkla sürdürülen direnişe ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. "Artık söze yer kalmadı, bıçak kemiğe dayandı, vicdan hareketi başlamalı" diyen Karayılan sürecin olağanüstü olduğunu, herkesin elini taşın al...
41. Yılda Yeni Dönem Gerillası
PKK Yürütme Komitesi Üyesi ve Kürdistan Halk Savunma Merkez Karargah Komutanı Murat Karayılan, uluslararası komplonun Önderlik, Hareket ve halk mücadelesiyle boşa çıkarıldığını, ancak tümden parçalanmadığını belirterek, “Uluslararası komplo ancak Önder Apo özgürleşirse tümden yenilmiş olur” dedi. Gerillanın Yeniden Yapılanma Projesi kapsamında köklü bir yenilenmeyi yaşayarak önemli taktik çıkışları yapmayı hedeflediğini kaydeden Karayılan, olanaklar dahilinde çağın teknolojisinden de yararla...
TARİHİ 15 AĞUSTOS ATILIMI ve YARATTIĞI SONUÇLAR
Büyük Zindan Direnişinin 12 Eylül faşist askeri rejimine karşı direnme kararı verdiğini ve herkesi direnişe çağırdığını duyurdu. Bu temelde iki yıl boyunca devam eden hazırlık çalışmaları da ülkeye dönüşü hazır kılmıştı. Ülkeye dönüş Kürdistan’ın orta kesimine; PKK’nin daha önce girmemiş olduğu alanlara dönük oluyordu. Böylece yeni bir süreç başlıyordu. Genel siyasi-askeri durum uygundu. 12 Eylül darbesinden sonra 19 Eylül 1980’de İran - Irak savaşı başlamıştı. İki yıl boyunca s...
KOMPLODA ROL ALAN GÜÇLER BUGÜN KÜRT SORUNUNU ÇÖZMELİ
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik geliştirilen 15 Şubat devletlerarası komplonun 18. yılını değerlendiren PKK Yürütme Komitesi Üyesi Murat Karayılan: “uluslararası devletler Türkiye’nin Kürt düşmanlığına, şovenizmine, ırkçılığına seyirci kalmalılar” dedi.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik gerçekleştirilen 15 Şubat devletlerarası komplonun 18. yılı vesilesiyle Sterk Tv’de Mem Şirvan&...
15 AĞUSTOS RUHU, BAŞARI RUHUDUR
Murat Karayılan
15 Ağustos Atılımı’nın 32’inci yıldönümünü öncelikle Önder Apo’ya kutluyor, tüm özgürlük gerillaları adına saygılarımızı sunuyor ve canı gönülden selamlıyoruz. Diriliş Bayramı, tüm Kürdistan halkına, Kürdistan halkının dostlarına ve tüm yoldaşlara kutlu olsun!
Diriliş Bayramı, kahramanlık destanlarıyla yaratılmış, kahraman şehitlerimizin direnişiyle süslenmiştir. Bu önemli günde, büyük komutanımız Egîd (Mahsum Korkmaz) yoldaş şahsında, tüm Kürdistan devrim şeh...
|
|
|
Önderlik Güneybatı Kürdistan’da büyük ve anlamlı bir çalışma yürütmüştü. Önderliğin bu anlamlı çalışması halk üzerinde ciddi bir etki yaratmıştı. Halkın Önderliğe olan bağlılığı ve Önderliği sahiplenme duygusu bizleri de etkilemişti. Ben de bu etki ile büyümüş, daha küçük yaşta halka bağlılık duygusuyla yetiştirilmiştim. Bu etkilenme sonucu Önderlik üzerine çok okudum, anlatılanları dinledim. Anlatımlardan etkilenerek Önderliği görme merakı bende gelişmişti.
Belli halk Önderlerini, Che’yi, Kastro’yu okuyup, bazı peygamberleri incelemiştim. Önder kişilikleri okudukça ve araştırdıkça Önderliğe karşı olan ilgim ve görme istemim arttı. Bu bende bir tutku haline geldi. Okul çağında Arap liderlerini de okumuştuk, onlar üzerine de anlatımlar vardı. Bu konuda en çok babam Önderliği, PKK gerçekliğini örnekleriyle bizlere anlatıyordu. Önderliğin Suriye’de yürüttüğü çalışmayla birlikte halkın bağlılığı gelişmişti. Birçok genç, kadın, yaşlı ve çocuklar Önderliği görmeye geliyorlardı.
Öğrenci iken gençlik örgütlemesi çalışmalarına katılmıştım. Önderlik sahasına gittiğimde Önderliğin bizim bulunduğumuz alandaki çalışmalara ilişkin eleştirileri ve perspektifleri vardı. Yine çalışma tarzından, çalışmaya yaklaşımdan kaynaklı çıkan birçok eksiklik vardı. Önderlik sürekli bunları eleştiriyor, değerlendiriyordu. O süreçte bazı ailelerin üzerinde Şener’in etkisi vardı. Önderlik ‘96 yılında o aileleri kendi yanına çekerek ilgileniyor, Şener’in etkisinde olan aileleri yeniden kazanmaya çalışıyordu.
O süreçlerde ben ve babam birlikte Önderliğin yanına gittik. Önderliğin yanına bir yurtsever öğrenci olarak gittim, daha sonra bir karara ulaşarak, kadrolaşıp çalışmalara katıldım. O dönemde halkı, gerçekliğimizi ve Önderliği tanımıyordum. Biz aile olarak gitmiştik. Önderliğin yaklaşımı beni ve ailemi daha çok etkiledi. Önderlik halkı kazanmaya, yaşadıklarını anlamaya çalışıyor, onların duygu ve düşüncelerine büyük bir önem veriyordu. Ben de arkadaşlara söyledim, bizim Önder bu mu? Bana çok yakın, mütevazı ve yoldaşlık yapılabilecek biri gibi geliyordu. Bu duygu bende büyük bir sevinç yaratmıştı. Bizi yanına çağırdığında ben büyük bir korkuyla yanına gittim. Önderlik, “Merhaba, sen niye o kadar korkuyorsun” diye bana sordu. Ben de yaşadığım korkuyu Önderliğe anlatmaya başladım. “Sizden çok bahsediyorlardı, bunun için sizi ilk gördüğümde üzerimde büyük bir korku oluştu.” Şeklinde kısaca yaşadığım duyguyu anlatmaya çalıştım. Önderlik benimle konuştu, güldü ve bana sarıldı. Bende o anda çok büyük bir rahatlık oluştu. Onun duruşu, yaklaşımı, yaşamı beni çok etkiliyordu ve ben de bu yönüyle Önderliği gözlemlemeye çalışıyordum. Birçok halk Önderleri anlatılırken daha çok onların politik yönleri ortaya konuluyordu. Ama Önderlik bütün siyasi, askeri ve yaşamsal sorunlarını, gelişmeleri, bizimle tartışıyor, paylaşıyordu. Bu tarzda yaklaşmasının nedeni halkı yeniden kazanabilmekti.
Halk içerisinde yaşanan birçok sorun karşısında kadro olan arkadaşlar çözümsüz kalabiliyordu. Bize çalışmalara dönük yaptığı bir toplantıda Önderlik; “Siz halkı nasıl kazanıyorsunuz, halka nasıl yaklaşıyorsunuz?” diye sordu. Biz de çalışma tekmilimizi verdik. Bunun üzerine bize kızarak; “Siz halka hitap edemiyorsunuz, halkın yurtseverlik duygularını örgütleyemiyor, halkı kazanamıyorsunuz. Siz her şeyi çok abartıyorsunuz, sorunları çok büyütüyorsunuz. Çalışmalarınıza ciddi yaklaşmıyorsunuz. Çalışmasına ciddi yaklaşmayanların üzerine herkes şikâyet eder. Halk sizleri çok şikâyet ediyor.” değerlendirmesini yaptığında hepimiz çok etkilendik. Önderlik her zaman örgüt çalışmalarına çok büyük önem ve öncelik veriyordu. Önderlik “Ben çalışmalarımı çok sevdiğim için bu kadar yoğun çalışıyorum” diyordu.
Bir ara Önderliğin bu değerlendirme ve eleştirilerine anlam veremiyordum. Önderlik neden bu kadar üstümüze geliyor, neden sürekli bizleri eleştiriyor, diyordum. Bir süre benimle diyaloglar da geliştiriyordu ve ben zorlandığım birçok konuda düşüncelerimi söylüyordum. Hem bana hem de diğer arkadaşlara; “Sizlerin halkın kültürüne ve yaşayış tarzına yaklaşımınız büyük bir halk sevgisi, bilinçle olmalıdır. Çocuklarla, kadınlarla, yaşlılarla nasıl konuşulacağını öğrenmelisiniz, zengin bir hitap gücünüz ve insanları kazanma üslubunuz olmalıdır” diyordu. Bu noktalarda sürekli arkadaşları eleştiriyordu. Önderlik yaşayış tarzında ve yaşama bakış açısında birçok farklılık taşıyordu. Duygu ve düşünce dünyasında sürekli dirilişi, yaratmayı, moralli ve coşkulu mücadele etmeyi kendine esas alıyordu. Saha çalışmalarında bizleri çok eleştiriyor, bazen kızıyordu. Fakat her zaman değer veriyordu. Bizlere; “Sizlerin derin yaralarını açıyorum, fakat o yaraları da hiçbir zaman ilaçsız bırakmıyorum. Özellikle Kürt insanı yıllardır bastırılmış ve zorlanmış. Ben bunu aşıyor ve sizlere eğitim veriyorum ama sizler beni anlamıyorsunuz. Nasıl bir yöntem ve üsluptan anladığınızı söyleyin ben ona göre yaklaşayım. Ben Türkler ve Araplar gibi sizlere kamçılarla vurmayacağım. Düşman sizlerin üzerine mermi yağdırıyor, ben de sizleri konuşmayla, eleştiriyle eğitiyorum. Ya sizler insan olacaksınız, ya da sizleri böyle kabul etmeyeceğim. Sizler hiçbir zaman normalleşmeyi kabul etmemelisiniz. Büyük düşünün ve büyük hayal edin.” diyordu. Bizlere her zaman Zilan ve Agit arkadaşların örneklerini verip “Sizler kendinizi bu insanların düzeylerine ulaştırmalısınız. Sizler küçük düşünüp, küçük hayal ettiğiniz ve dünyalarınız çok küçük olduğu için, kişiliklerinizde cüce kalıyorsunuz.” diyordu.
Biz bir süre eğitim görüyorduk. Eğitim Kürt gerçekliği, Kürt tarihi üzerineydi. Birçok arkadaşla diyalog geliştirdi. Bizlere dedi ki; “Sizler tarihinizi tanımazsanız, geleceğinizi de tanıyamazsınız.” Bazı arkadaşlara soruyordu, “Senin gerçekliğin nedir?” O arkadaşlar kendilerini tam tanıyamadıklarından cevap vermiyorlardı. Bunun üzerine diyordu; “Ben daha çocuk yaşlarda iken, Kürtçe bir şarkı dikkatimi çok çekmişti. Ondan başlayıp, günümüze kadar uzandım. Bu gerçeklikten, daha farklı bir gerçeklik yarattım, örgütlü bir ruh yarattım. Sizler de böyle yaklaşmalısınız.”
Önderlik her zaman arkadaşlarla ilgileniyordu. 24 saatini bile bu istem ve yaratma duygusuyla geçiriyordu. Halk onu çok seviyordu. Birçok zaman kendi kendime diyordum, bu nasıl bir insan, peygamber mi, filozof mu, olağanüstü bir insan mı? Bazen yapılanlara kızar, sert bir biçimde üzerlerine giderdi. Ama bunun yanında kızdığı kişilere de kazanmak ve doğru olanı göstermek için de emek harcardı. Yani sadece eleştirmekle yetinmezdi onun alternatifini sunar ve kızdığı kişilerle ilgilenirdi. Bu yönüyle Önderliğin kazanma üslubu vardı. Bizlere her zaman şunu vurguluyordu; “Kendinizi ideolojide ve yaşamda derinleştirmelisiniz. Kendinizi her yönlü yetiştirmelisiniz.”
Önderliğin yaşamdaki duruşu beni çok etkiliyordu. Her zaman insanların değişeceğine ve kazanılacağına inanıyordu. Diyordu; “İnsandır, hata yapabilir ya da onun zayıflıkları olabilir. Ama önemli olan bunu nasıl aşacağı ve kendisini yeniden nasıl örgütleyeceğidir. Kendi içerisinde güdüsel yaşayacağına, her şeyi bir aşk düzeyinde ele almalı ve yaşamalıdır. Zayıflıklarıyla yaşayacağına, kendisiyle büyük bir savaş içerisine girsin. Kendisini geliştirmeyen bir insan, sonunda ya kaçar ya da intihar eder.” Bir ara bazı sorunlar yaşandı. Bunun üzerine Önderlik çözümlemeye başladı ve dedi ki; “Sizler kendinizi özgür kılmamışsınız, iki kişi yan yana oturdu mu, mimikleri ve yaklaşımlarından bu gerçeklik ortaya çıkıyor. Bir kadın ve erkek bir araya geldi mi, büyük çirkinlikler yaşayabiliyor. Bunu görmelisiniz ve dikkatli olmalısınız. Sizler erkeğin kurnazlığından ve kadının geriliğinden kendinizi korumalısınız.” Önderliğin bu sözü beni çok etkilemiş ve düşündürtmüştü. Bu sözü halen defterimde yazılıdır. Erkeğin ve kadının gerçekliğini çözümlüyordu. Önderlik “Sizi örgütsüzlüğe, köleliğe, resmiyetsizliğe, ciddiyetsizliğe çeken ve yaşamınızla oynayan erkeği kabul etmemelisiniz. Tarihsel kurnazlığını, Enki gerçekliğini iyi anlamalısınız. Kendisini yaşama dayatan kadını da kabul etmemelisiniz” diyordu. Önderlik yaşamsal olarak bu gerçeklikleri çok iyi görüyordu. Bir erkeğin ve bir kadının yaklaşımını iyi tanıyordu. Bunu eleştirip, çözümlemeye tabi tutuyordu. Bazı kadın arkadaşların bu konuda yaşadıkları zayıflığı iyi görüyor, çözümlüyordu.
Bir ara bazı gerçekliklerin, yaşanılan çirkinliklerin farkında olmadığım ve kişilikleri çok iyi tanımadığım için bir zorlanmayı yaşadım. Bana “Sen yaşamda çok gençsin ve çok toysun. Gerçekliğimizi tanımadığın için çok zorlanıyorsun. Sen çok hırslısın ama bu hırsını nasıl örgütleyeceğini bilmiyorsun. İçimizdeki hırs örgütlenmelidir. Eğer örgütlenmezse çok zorlanma yaratır ve insanı birçok şeye sürükler. Bunun için sen de bilinçsizce, tanımadan bazı şeylerin içine girdin ve zorlandın. Gericiliği ve bilinçsizliği dayatan insandan kendini sakınmalı, uzaklaştırmalısın” diyordu. Bunun için her zaman Önderlikle tartışma ihtiyacını duyuyordum. Onu anlamaya ve kavramaya çalışıyordum.
Geç bir saatte ben nöbetçiydim. Her yeri kontrol ettikten sonra Önderlik odasına girdim. Ve Önderliğin hala çalıştığını ve yoğunlaştığını gördüm. Kendi kendime; Önderlik hiç uyumuyor, çok geç olmasına rağmen halen de çalışıyor diyordum. Bunu görünce Önderliğe olan bağlılığım daha çok artıyordu, Önderlikten güç alıyordum. Önderlik hem çok çalışıyor hem de yaşamını çok iyi örgütlüyordu. Bizden önce kalkıyor, spor yapıyor ve diğer çalışmalarını örgütlü bir biçimde sürdürüyordu. Bu yönü benim çok dikkatimi çekiyordu. Ben kendi kendime; amaçları çok büyük olduğu için, çabası da büyüktür, diyordum.
Yine bir gün ben kamelyayı düzenliyordum. Kamelyalı uzun bir süredir kullandığım için orada oluşturulan düzeni iyi biliyordum. Sofrayı düzenledim. Önderlik gelip yemek yiyince bana “Belli ki sen yaşamda çok uyanık bir insan değilsin” dedi. Önderliğin niye öyle söylediğini anlamayarak, “neden?” diye sordum. Önderlik; “Kamelyanın düzeni bugün iyi değil” dedi. Kendi kendime düşündüm; ben bir aydır kamelyaya gelip, yemek yiyorum. Ben hiç fark etmemişim. Önderlik nasıl bunu hemen fark etti? Bana dönerek; “Ben kimin zevkinin ne olduğunu, nasıl olduğunu, kim nasıl gülüyor, hangi yemeği seviyor, her şeyi biliyorum. Ben hepinizi sürekli izliyor ve tanıyorum. Uyanıklık ve takip etmek, insanı her zaman tedbirli olmaya itiyor. Sen bir kurt gibi olmazsan, kurtlar sofrasına girersin, kurtlar seni yer. Uyanık ve dikkatli olamazsanız koyun gibi olursunuz. Her zaman uyanık olun. Bir keçi gibi başınız hep dik olsun ve yaşamda uyanık olun. Siz şimdi burada kendinizi geliştirmezseniz, savaşta da kazanamazsınız.” değerlendirmesini yaptı. Kendi kendime hep söylüyordum, bizler yaşamda kazansak bile, savaşta nasıl kazanacağız? Önderliğin ne demek istediğini, neyi vurgulamak istediğini tam olarak anlayamıyordum.
Daha sonra ülkeye geldim. Gerilla pratiğinin içerisine girdim. Ve aslında burada yani pratik içerisinde Önderliğin ne demek istediğini daha iyi anladım. Bir insan yaşamda ne kadar güçlü ve yaratıcı ise savaşta da o kadar başarılı olur. Bunu çok geç de olsa fark ettim. Çünkü ben bu gerçekliği yaşayarak gözlerimle gördüm. O zaman kendi kendime sordum. “Neden bizler yerinde ve zamanında her şeyi anlamıyor, kavrayamıyoruz?
Dicle Cudi
|
|
|
|
|
ANALİZ - GÜNCEL DEĞERLENDİRME
EDEP YOLUN IŞIĞIDIR
Cezaevinden yazan ve üzerinde durduğum hususlarla yakından ilgilenen bir arkadaş mektubunda mürşit-mürit ilişkisi üzerinde duruyor, bu ilişkide önemli olan şeyin edep halkasını yakalamak olduğunu belirtiyordu. Mürşitle ilişkide adabı gözetmek demek, yüksek bir anlama gücü temelinde Mürşidi izlemek demektir. Mürşidi taklit eden, kendini Onun yerine koymuş sayılır ve bu...
40. YILA GÖRKEMLİ GİRİŞ
Özgürlük öncümüz PKK’nin resmi kuruluşunun 40. yılına giriyoruz. Kürt özgürlüğünün 40. yılına adım atıyoruz. 40. tarihi Kasım’ını yaşıyoruz. Öncelikle daha şimdiden PKK’nin 39. resmi kuruluş yıl dönümünü başta Önder Apo olmak üzere tüm yoldaşlara halkımıza ve insanlığa kutlu olmasını, başarı ve zafer getirmesini diliyoruz.
Önder Apo’nun “...
KDP Şengal Saldırısı İle Neyi Hedefliyor
Son süreçte KDP’nin Ankara ziyareti ve ardından Şengal’e saldırması ile birlikte KDP, Kürt halkına yönelik ihanet savaşının startını verdi. KDP’nin Şengal saldırısında da ortaya çıktı ki; KDP başta Güney Kürdistan halkının nezdinde ve dört parça Kürdistan’da ihanetçi olarak damgalandı ve teş...
ORHAN YILMAZKAYA’NIN ÖZLEMLERİNİN TAKİPÇİSİ OLMAK
Orhan Yılmazkaya-Hamdi yoldaşımız 27 Nisan 2009 günü: “Teslim olmayan bir özel devrimci kuşağına layık olmaya çalışacağım. Devrimci karargâh savaşçısıyım. Yaşasın devrim ve sosyalizm. Yaşasın halkların kardeşliği. Yaşasın Türk ve Kürt halklarının mücadele birliği. Biz düşeceğiz fakat bizden sonra bu kavga mutlaka sürecek“ sözlerini haykırmıştı. Dev...
AVRUPA OPORTUNİZMİ DİZ ÇÖKÜYOR
Avrupa derken akla her zaman ilk gelen insan haklarına, düşünce özgürlüğüne, demokrasiye yaklaşım gelmiştir. Bunun içindir ki birçok çevre çağdaşlığı biraz da Avrupa ile özdeş ele almıştır.
Ne var ki, eski Avrupa’da bu aralar eser yoktur. Tam tersine düşünce özgürlüğü, insan hakları, demokrasiye yaklaşımıyla bilinen bir Avrupa, bugünlerde dünyanın dikta ...
NEWROZLAŞAN HALKLA TARİH KAZANILDI
2014 yılının mart ayına Türkiye’de yaşanan önemli gelişmeler temelinde giriyoruz. AKP ve Cemaat’in iktidar çatışmasının gittikçe bir sistem krizine dönüştüğü, Türkiye’nin yeni seçenekler ve sınavla karşı karşıya bulunduğu bu süreç önemli gelişmelere gebe olacak gibi görünüyor. Bu hem krizin niteliği bakımından böyle, hem de etkilediği dinamikler ve gel...
Her Türlü Haksızlığa Direniştir, Newroz
Newroz, karanlığa ışık tutan ateş
Kara kışlara inat güneşe uzanan bir kardelen,
Özgür yaşama duruş,
Doğanın yeniden canlanması,
Ve yeniden ama yeniden
Kürtlerin tarih sahnesine durduğu,
Bende varım dediği diriliş günü...
Mazlumların, Rewşenlerin, Ronahilerin elele verdiği,
Özgürlük ateşini Kawa'dan teslim aldığı gün bugün.
Kürtlerin destansı öyk...
Newrozlaşan Bir Halkın Direniş Öyküsü
Ateş, Newroz bir efsanenin, bir halkın yeniden yaratılmasıdır. Belki de en yalın sözlük anlamı budur. Çünkü bu efsane ile Kürt çocukları ve kuşakları tarihin satırlarının arsından dağ başlarına teker taşımış, zalimler ve kahramanlar yeniden vücut bulmuştur.
Newroz' un "uzak" tarihinden bahsetmemek olmaz... Kral Cemşit'in devrilmesi ile yerine geçen Dehaq kısa zama...
KARA GÜNÜN ÇOCUKLARINA!
Bu günde dünyaya gelen bütün dünya çocuklarına atfen yazılan bir yazıdır. Bir hikâye değil, yaşanmış bir tarihin özetidir. Sadece bu yazıda yarım kalacak olan şey duygu boyutu olacaktır. Herkes kendisince bir duygu katsın istiyorum. Çünkü bizde felsefenin adı ‘’hikâyenin adını değiştir seni anlatır’’ anlayışıdır. Yazının temel amacı da zaten budur. Her...
TÜRKİYE GENÇLİĞİNİ KÜRDİSTAN’DA DEVRİMCİLİK YAPMAYA ÇAĞIRIYORUZ
İnsanlık tarihinde her zaman halklara karşı geliştirilen mezalimlere karşı, dünyanın bir yerinde kalkıp bu mezalime karşı duran yürek dolu insanlar olmuştur.
Bu yürek dolu insanlardan bir tanesi hiç tartışmasız bir şekilde Che Guevara’ydı. Che gibi insanlar, insanlığın vicdanı olmasını kendi pratikleriyle göstermişlerdir. Dünyanın her hangi bir yerinde yaşanan bi...
|
|
GERİLLA ANILARI
Yaşamda Kazanmayan, Savaşta da Kazanamaz
Önderlik Güneybatı Kürdistan’da büyük ve anlamlı bir çalışma yürütmüştü. Önderliğin bu anlamlı çalışması halk üzerinde ciddi bir etki yaratmıştı. Halkın Önderliğe olan bağlılığı ve Önderliği sahiplenme duygusu bizleri de etkilemişti. Ben de bu etki ile büyümüş, daha küçük yaşta halka bağlılık duygusuyla yetiştirilmiştim. Bu etkilenme sonucu ...
ÖNDERLİĞE VE BÜTÜN ARKADAŞLARA SELAMLARIMIZI ULAŞTIRIN
“Acıya, gözyaşı dökmeye zamanımız olamaz.”
Partimizin 5. Kongre süreciyle beraber, ülkede yeniden bir hareketlilik süreci başlamıştı. Eyalette yaşanan kayıplar ve kongreden eyalete gelen arkadaşlarla, fırtına birliklerinin oluşturulması gündemleşmişti. Biz de, Hamza arkadaşın sorumluluğunda, Habizbına bölgesinin Dilveria ala...
YOLDAŞ ACISI SEVDA KOKAR
“Onun kalbi, benim de şuurum durmuştu sanki”
’1994 yazını yaşıyor ömürlerimiz... Aylardan Haziran. Hakkari’de Karnesa alanındayız. Bu alanda dört mevsimi bir günde yaşar insan. Bir yandan yaz mevsiminin kavurucu sıcaklığıyla terden sırılsıklam bedenlerimiz... Diğer yandan üst üste birikmiş, yıllanmış karlarla örtülü toprak... Hemen yanında tüm bun...
CENNETİN ÖZGÜRLÜK BAHÇESİYDİ ONLAR İKİ GÜZELLİK
Evet sonbaharda bile yaprakları dökülmeyen iki çiçekti onlar. Kışları kar’ın altında ölmediler. Yazların kavurucu sıcağında hiç… Bütün zorluklara inat hep canlı kalmayı bildiler. Güzellikler, zorlukları tanımaz. Onlarda güzellikleriyle her zaman zorlukları yendiler. Sorxwin ve Nucan yoldaşlar hep İlkbaharın ve Sonbaharın çiçekleriydiler. Onlar yaşam ve doğan...
BİR AYRILIK RÜZGÂRI...
Üç yıl sonra. Yıl 96. İçinde olduğum tabur Avaşin'den Ertuş'a doğru geceleyin yol aldı. Bahar takvimlerde bitmiş, yaşamda ise hala hüküm sürüyordu. Bir su çıktı önümüze, kabaran, yatağından taşan, gürültülü bir su. Karanlığın içinde el ele tutuşup gruplar halinde geçtik suyu, dizin ...
DAİMİ BİR BAHARDIR GERİLLA
2011 Yılının 10 Nisan sabahıydı. Bu sabah keşifçi bendim. Dorşin’nin Kelasor vadisi sisten görünmüyordu. Sabah saat 8’e kadar etrafı keşfetmiştim. Yakın çevrelerin dışında hiçbir şey göremeyince kendimi noktaya arkadaşların yanına bıraktım. Nokta küçük bir vadinin içinden akan bir dereciğin kenarı...
GERİLLA TADINDA BAHAR
Sabah olmuş, akşam yapılan uyarılara güneş doğuncaya kadar harfiyen uyulmuştu. Bütün günümüz manga yerleri yapmakla geçmişti. 10 Mart 1997 senesiydi.
Günler günleri kovalıyordu ve bizi en çok yağmurun yağışı veya ondan daha kötüsü adeta bazen yaşa...
YÜREK DOSTU’MA
Bir hayalim var
Kimseye anlatamadığım
Kırılmasından korktuğum
Bir hayalim var
Hayalimde büyük bir umut,
Kocaman bir sevgi var.
Başkan’ım,
Hayalimle her yerde seni arıyorum, dağların yüceliğinden bakışlarını istiyorum. Rüzgârlardan sesini istiyorum! Çiçeklerin canlılığında, ...
ÖZGÜRLÜK AŞKIYLA HAKİKATE YOL ALAN İNSANA
Üç metrelik bir yaşam alanında mahkûm edilen bir Güneş… Bir Güneş sistemi bir odada nasıl mahkûm kılınabilir ki? Bu güneşin yüceliğinin hala farkında değil karanlıkların içinde kendilerini kaybedenler. Bu Güneş ki bütün ışınlarını dünyanın bütün özgürlük kokan yürekler...
BİR VARMIŞ HEP VARMIŞ
Şafağın kızıllığını yeni kurulmuş kıl çadırlar arasına bıraktığı bir vakitti. Sılav koşar adım çadırdan çıkmıştı. Son günlerde geceden selamını yüklenmiş çoban yıldızının şafağın rengârenk kuşağının arasından kaybolup gidişine ulaşmaya çalışıyordu. Çocuk bedeninde büyüyen yüreğ...
|
|
|
|
|
|
|