Uygarlık tarihi boyunca sınıflı toplumun gelişmesi, sosyalleşme ve ulusallaşma, kölelikten günümüzün çeşitli toplumsal biçimlenişlerine kadar çeşitli aşiret ve halk topluluklarının her birinde değişik biçimlerde gerçekleşirken, bazen barışçıl, bazen savaşla, bazen kültürel ve ekonomik yöntemlerle, bazen siyasal yöntemlerle bazılarının çok olumlu gelişmesine, bazılarının yok edilmesine, bazılarının da orta düzeyde gelişmesine yol açarken, iç ve dış nedenlerle Kürdistan'da toplumsal ve ulusal gelişmenin çok güdük kalması sonucunu doğurmaktadır....
Türkiye'ye getirildiğimde kardeşlikten bahsedildi, uygun bulduğumuzu söyledik. Şimdi nasıl olacağı karanlıktır. Devlet belki beni yaşatmak istiyor; ama devlet beni kendisine göre yaşatmak istiyor diyemem. Devlet o şeyleri belki de laf olsun diye söyledi. Ama bizim de irademiz var, kendi özgür irademiz ve bilincimizle yaşıyoruz. Özgürlük için bir gün bile yaşamak önemlidir. O zaman yaşamak ölmekten daha zordu ve zor olan tercih edilmiştir. Ölüm bir anlık bir şeydir ve çabuk biter. Zor olan gerektiği için yaşama gerekliliğine karar verdim. Duygu ...
Kutsal direniş, diriliş savaşımımız, 25. Newroz’unu da büyük bir başarıyla karşılama gücünü göstermiştir. Büyük tarihi düşüşü belki de Medler’in yıkılışıyla başlatırsak -ki bu bir Mezopotamya uygarlığıydı- 2500 yıllık gibi bir düşüşün ardından; belki de onun tam karşılığı olan, yani her bir yılı bir yüzyılı bulan bu 25. yıl gerçekten bir diriliş oluyor ve oldukça da kurtuluşa yakındır. Nerden geldiğimizi, nasıl bir duruma sokulduğumuzu anlayabilir ve nasıl olmamız gerektiğine dair düşünebilir ve neler yapabileceğimizi kararlaştırabilirsek görec...
Batı uygarlığının bana karşı geliştirdiği ikiyüzlülüğü, hem Moskova, hem Atina ve hem de Roma kaynaklı olarak ortaya çıkarmaya çalışıyorum. Türkiye aydınlarına, 'insani talepleri anlayın, gerçeği halkınız için ortaya çıkarın' diyorum. Bunları devlet, politikacılar, Kürtler, herkes anlamak zorundadır. 15 Şubat komplosu 21. yüzyılın komplosudur. Ben kendimi doğru katmaya çalışıyorum. 15 Şubat komplosunu bugünler de derinliğine yeni boyutları ile açacağım. Neden sakin davrandım? Şiddet olgusunu ortadan kaldırdım. Bunlar çok ciddi şeylerdir. Devl...
Devrimimiz, insanın özüne saygılı, insanın doğal gerçeğine bağlı olma ve ondan alıkoyan bütün etmenlere karşı olma devrimidir. Askeri ve siyasi çözüm yolu; çok ağır olan toplumsal, ekonomik sorunun çözümü içindir. Bizde doğal yaşamın yolu bütünüyle kesilmiştir. O halde devrimimiz doğal gelişme yolunun açılması devrimidir, çözümüdür. Yoksa devrim, bir öç alma, kan dökme olayı haline gelir ki ne bizim bunu bu biçimiyle sürdürmemiz mümkündür ne de kan dökmeler bu biçimiyle sonuç verebilir. Devrim hızla yozlaşıp biter. Düşmanın dayattığı kör şiddet...
AKP-MHP’ye verilecek her oy ‘Kürt katliamını onaylıyorum, Kürtleri vur ve öldür’ demektir. Kürtlerin AKP-MHP’ye verdiği her oy Kürt halkına sıkılan bir mermi olacaktır. Bunu böyle bilmek gerekir. PKK Yürütme Komitesi Üyesi Murat Karayılan, Stêrk TV’de yayınlanan özel bir programda Rosida Mardin’in sorularını cevapladı. Karayılan, 2019 Newrozu, Türk devletinin mevcut durumu, Kürdistan Savunma Güçleri’nin gerçekleştirdiği Komuta Konseyi toplantısı, Şengal’deki provokasyondan Baxoz’da ilan edilen zafere kadar bir çok konuda açıklamalarda bulundu. ...
PKK Yürütme Komitesi üyesi ve Halk Savunma Merkezi Karargah Komutanı Murat Karayılan, Stêrk TV’deki Özel Programa konuk oldu. Rosida Mardin’in sorularını cevaplayan Karayılan 15 Şubat 1999 devletlerarası komplosu ve Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki tecride karşı büyük bir kararlılıkla sürdürülen direnişe ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. "Artık söze yer kalmadı, bıçak kemiğe dayandı, vicdan hareketi başlamalı" diyen Karayılan sürecin olağanüstü olduğunu, herkesin elini taşın altına koyarak sürecin kendisine yüklediği sorumluluğ...
PKK Yürütme Komitesi Üyesi ve Kürdistan Halk Savunma Merkez Karargah Komutanı Murat Karayılan, uluslararası komplonun Önderlik, Hareket ve halk mücadelesiyle boşa çıkarıldığını, ancak tümden parçalanmadığını belirterek, “Uluslararası komplo ancak Önder Apo özgürleşirse tümden yenilmiş olur” dedi. Gerillanın Yeniden Yapılanma Projesi kapsamında köklü bir yenilenmeyi yaşayarak önemli taktik çıkışları yapmayı hedeflediğini kaydeden Karayılan, olanaklar dahilinde çağın teknolojisinden de yararlanılacağını kaydetti. PKK Yürütme Komitesi Üye...
Büyük Zindan Direnişinin 12 Eylül faşist askeri rejimine karşı direnme kararı verdiğini ve herkesi direnişe çağırdığını duyurdu. Bu temelde iki yıl boyunca devam eden hazırlık çalışmaları da ülkeye dönüşü hazır kılmıştı. Ülkeye dönüş Kürdistan’ın orta kesimine; PKK’nin daha önce girmemiş olduğu alanlara dönük oluyordu. Böylece yeni bir süreç başlıyordu. Genel siyasi-askeri durum uygundu. 12 Eylül darbesinden sonra 19 Eylül 1980’de İran - Irak savaşı başlamıştı. İki yıl boyunca sürmüş, savaşta herhangi bir sonuç çıkmamıştı. Dolayısıyla iki devle...
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik geliştirilen 15 Şubat devletlerarası komplonun 18. yılını değerlendiren PKK Yürütme Komitesi Üyesi Murat Karayılan: “uluslararası devletler Türkiye’nin Kürt düşmanlığına, şovenizmine, ırkçılığına seyirci kalmalılar” dedi. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik gerçekleştirilen 15 Şubat devletlerarası komplonun 18. yılı vesilesiyle Sterk Tv’de Mem Şirvan’ın hazırlayıp ve sun...
Baharı yaşıyoruz. Bahar yeniden yaşam ve yeniden diriliştir. Tabiatın canlanışı, insanın canlanışı öz itibariyle yaşamın canlanmasıdır, bahar.
Önderliğimizin deyişiyle: “Baharın Nisan ayı, canlanmanın alabildiğine hızlandığı ve yaşamak isteyenlerin büyük bir tutkuyla kendini aştığı ve anlam bulduğu birçok canlının yaşam günleri oluyor. Yıllardır bizde böyle Newroz günleri, Nisan günleri, ulusal çözümlenmeyi, onunla birlikte diriliş, yaşamı geliştirmeyi temel görev bellediğimiz günler oldu ve halen üzerinde duruyoruz... Ne kadar düşürülmüşsek, ne kadar baharlarımız kavrulmuşsa, o kadar yüceltme ve kasıp kavrulan baharlarımızı kendimizde, savaşla yeşertmeye ihtiyacımız vardır… Benim her bahara vereceğim anlam, önce kendi baharımdır. Bir halk için bahar olmazsa, baharın gerçekten diriltici etkisini de duyamaz…” Şimdi halkımızın baharını yaşıyoruz. İlk kez kaderimizi kendi elimize alarak, kaderimizi tayin edecek günleri daha doğrusu bir baharı yaşıyoruz. Böylesine bir baharı yaşarken, bir bahar günü aramızda ayrılan yoldaşlarımızı, bizi bugüne getiren silah arkadaşlarımızı, bizi biz yapan temel değerlerimize ilişkin birkaç söz söylemek-hem de bir yeni nisan yaklaşırken- hem görevimiz hem de borcumuz. Bilinen ismiyle Xelîl Dağ, sivilde ise Halil Uysal yoldaşı, ben de dağların doruklarında tanıdım. İlk dağa gelişinden Botan’a yürüyüşüne, yola çıkışından şahadetine kadar, şöyle ya da böyle tanıdığımız, yer yer yakın kaldığımız, kimi zaman ise birlikte çalıştığımız Xelîl yoldaşı anlatmak onu tanımış, tanıyan her yoldaş gibi benim için de zor, hem de çok zor. Bir yoldaşımız Xelîl yoldaş için: “Xelîl Arapça bir isimdir, anlamı en yakın arkadaş, en yakın samimi dost. Dağ; Türkçede görkemli, heybetli olmanın adıdır. Xelîl Dağ ise; dağ gibi bir arkadaş, dağın dostu, dağa en yakın, görkemli olanı ifade eder. Bu isim sana ne kadar da yakışıyor Xelîl yoldaş” demişti. Gerçekten de dağ denildiğinde, insanın içine Xelîl arkadaş akıyor, aklına Xelîl arkadaş geliyor. Çünkü Xelîl arkadaş kadar dağ sevdalısı bir insana, bu denli coşkulu yaklaşan insan sayısı ne kadardır diye sorduğumuzda, vereceğimiz cevapta zorlanabiliriz. Gerillalar elbette dağ sevdalısıdır. Dağa bu sevdadan dolayı binlerce, on binlerce Kürdistanlı, Türkiyeli hatta başka halklardan genç akmıştır. Ve bu akışın devam edeceği de kesindir. Dağ bir arınma yeridir, kirlerden, paslardan, hilelerden, hurdalardan arınmanın yeri. Az biraz temizliği, doğruluğu, güzelliği, güleçliği, onuru, gür haykırmayı, adaleti, eşitsizliği, paylaşımcılığı ve tabii özgürlüğü arayanlar, onların peşinde yürümek isteyenler hep dağlara akacaktır. Ancak Xelîl arkadaş gerçek manada dağın ayrı bir güzelliğiydi. Coşkusu dinmeyen, coşkusu hep zirvelerde seyreden bir Dağ Sevdalısıydı. Kürdistan tabiatıyla bu denli bir olmuş, ona hayran olmuş, onunla özdeşmiş bir kişilik olarak Xelîl gerçekten de Dağın Samimi Bir Dostu’ydu. Xelîl’i elbette tanımak önemlidir. Ancak Xelîl yoldaş o kadar açık ve sade bir kişilikti ki, onu yazılarında, resimlerinde, fotolarında ve tabiatı ekrana taşıdığı karelerde, çektiği tüm kliplerde görmek mümkündür. Dağı acaba Xelîl gibi yazan var mıdır(?) diye hep içimizde tartışmışızdır. Ya da bir tane daha Xelîl’i acaba çıkartabilir miyiz(?) hususunu da sıkça tartışmışız ve halen de tartışıyoruz. Dağ’da basın denildiğinde akla ilk gelen Xelîl’dir, anı denildiğinde ilk akla gelen yine Xelîl’dir, film ya da sinema denildiğinde gerilla için yine akla gelen Xelîl’dir. Fotoğrafçılığını hiç dile bile getirmeyelim. Kendi sahasında tekti. Bir de Xelîl derken, yoldaşlığını dile getirmeliyiz. İnsanın içine akan yoldaşlığını, alçak gönüllüğünü, sevda dolu yüreğini, güleçliğini, dağa olan bağlılığını ve de kayadan sert iradesel duruşunu… Bizim yüreğimize böyle işlemiş olan Xelîl yoldaşı bir nisan günü sonsuzluk diyarına uğurladık. Xelîl yoldaşı anarken, nisan ayında yüreğimizi kora çeviren Nuda’yı anmamak olmaz. Dağların direnişçi kimliği olan Ferhat’ı anmamakta olmaz. Onların şahsında tüm nisan şehitlerini anmamak hiç olmaz. Bir de Xelîl ismini andığımızda Arjîn’i, Arjîn Amed ismini dile getirmememiz olmaz. Hem de, sönmeyen yaşam ateşi olan, Arjîn’İ… Arjîn yoldaş sözün tam manasıyla Sönmeyen bir Yaşam Ateşi, genç PKK kadın militanı olarak tanıdık. Yaşam coşkusu ile yaşam duruşu ile olgunluğu ile kıvrak zekâsıyla, mütevazılıği ve insana ruh veren yoldaşlık sevgisi ve saygısıyla hep yüreklerimizde taht kurmuş bir Kürdistan Özgürlük Savaşçısı olarak bizimle, içimizde, ruhumuzda, yüreğimizde ve tüm benliğimizde… Arjîn yoldaşı ise hem yıllar öncesinde tanımış hem de çok uzun bir süre aynı mekânda, aynı çalışmada, aynı örgütsel işbölümünde birlikte yer almıştık. Fiziki olarak oldukça zayıf ancak kişilik olarak granit gibi sert, sıcaklığı ve direngenliği ile ise hep bir örnek. HPG BİM bünyesinde birçok çalışmayı en güzel bir şekilde yürüten biri olarak herkesin beğenisini kazanan Arjîn yoldaş, mesleki yetkinliğinin yanı sıra yoldaşlar içerisinde de özel ve özgün bir yeri her zaman olmuştur. Kişilik olarak hem çok olgun ama ayna zamanda da çok espri yüklü bir yoldaş olarak, nerede neyi söyleyeceğini, eleştirecekse eleştirisini en doğru ve en etkili bir şekilde ifadeye kavuşturan bir yoldaş olarakta, yoldaşlar ortamında her zaman en çok değer gören yoldaşlardan olmuştur. Özgürlük saflarına birçok yoldaşı gibi erken gelen biri değildi. Sivilde iktisat okumuş, yine sivil yaşamda birçok pratik işi yapan biri olarak yoğun tecrübelerle dağlara akan Arjîn yoldaş, bulunduğu ortamlara bu yaşam tecrübesini en iyi bir şekilde yoldaşlarına sunarak yoldaşlarına destek olmasını da hep en iyi bir şekilde bilmiştir. Onun güçlü yaşam duruşundan etkilenmeyen acaba kaç yoldaş vardır? Yoğun düşünce gücü ve yaşama pozitif yansımasını imrenme düzeyinde hayranlıkla ben nasıl izlemiş isem, benzer bir şekilde onu tanıyan her yoldaş izlemiştir. Bir insanın iddialı ve direngen yönlerinin yanı sıra, nezaketi ile insanları bu kadar etkileyebileceğini, insanları incitmeden söyleyecekleriyle yön verebileni en çok Arjîn yoldaş şahsında görülmüştür. Bunun için bulunduğumuz ortamlarda onun söylediklerini, eleştirdiklerini, görüşlerini dikkate almak her zaman en doğru sonuçlara götürdüğünü edindiklerimizle öğrenmiştik. Çalışma disiplini, çalışmanın temizliği, sonuç alıcılığı derken akla ilk gelen isimlerden biri her zaman Arjîn yoldaş gelmiştir. 25 Mart 2012 yılında Garzan Eyaletinde 15 kadın gerillamızla birlikte şehitler kervanına katılan Berfin Roza-Selma Avcı ile birlikte Arjîn yoldaş bu özellikleriyle tam muhteşem bir ikiliyi oluşturuyorlardı. Öyle ki yoldaşlıkları, çalışma disiplinleri ve azimleri, girişkenlikleri, yaratıcıkları, mütevazılıkleri, cana yakınlıkları, incelikleri birbirine çok yakındı. Her ikisi de seçkin militan özelikleriyle yüreklerimize işlemişlerdi. Arjîn yoldaşın granit gibi sert olan iradesinden söz etmiştik. O’nun nasıl bir dağ sevdalısı olduğunu da. Ancak Arjîn yoldaş bir de Xelîl yoldaşın en iyi öğrencilerindendi. Ondan yazımı, ondan fotoğraf çekmesini, ondan kamerayı kullanmasını, ondan montajlamayı derken ondan basıncılığı ve muhtemelen bir de dağa sevdalanmayı öğrenmişti. Bunun için Arjîn dediğimizde bir de Xelîl’i anlamalıyız, Xelîl’i anmalıyız. Xelîl gibi yapmak istediklerinin, hayallerinin, ütopyalarının peşine düşmekten asla geri durmayan Arjîn yoldaş fiziki olarak zayıf olsa da yönünü Botan’a vermişti. Botan’dayken kansere tutulduğunu ona söyleyen doktoru uyararak, örgüte ve örgüt yönetimine söylememesini istemişti hatta doktorun ağzından söz almıştı. Böyle olunca Arjîn yoldaşın kansere yakalandığını örgüt ve örgüt yönetimi çok geç öğrenmişti. Öğrenir öğrenmez de Arjîn yoldaşı Botan’dan tedavi amaçlı geri çağırarak tedavi olabileceği bir ortama göndermişlerdi. Arjîn yoldaşı işte ben böyle bir ortamda yeniden gördüğüm de sözün tam manasıyla şok olmuştum. Hep kanser oluşuna hem de coşkusunun sonsuz oluşuna, zindeliğine, yaşam dolu bakışlarına, ışıldayan gözlerine, yerinde durmayan kişiliğine, hızla tedavi olup geri dönme istemine… Arjîn yoldaş oldukça canlı ve zindeydi. Coşkusundan –her zaman olduğu gibi- bir milim bile bir eksilme yoktu. Tam tersine kuzey pratiklerini konuşurken oldukça coşkulu ve moral düzeyi yüksekti. Onun kanser olabileceğini inanmak çok zordu. Hele onun coşku seli dolu sıcaklığını yeniden gördükten sonra inanmak kesinlikle imkânsızdı. Ne var ki; kanseri doğru çıkmıştı, ama onun coşku ve morali ise Arjîn’ceydi, sönmeyen yaşam ateşinceydi… Ve böyle bize yürek olmuş, bize yoldaş olmuş, bize yön olmuş, bize yol olmuş, bize benlik olmuş, içimizde biz olmuş bir yoldaşın şahadeti bizde akıl tutulması ile kelimelerin söze dil arayıcılığıyla dökülemediği an misali, aklımız tutulmuş ve sözlerimiz dillimizde asılı kalmıştı. Gözlerimiz donup kalmıştı. Dopdolu yaşam coşkusu ile sıcaklığı, tebessümü, insana ruh katan akışkan kişiliği ile direngen kadın militan heyecanı ve iradesiyle, iddiası ve inancıyla ve de sonsuz yaşam heyecanıyla bize ruh ve moral olan Sönmeyen Yaşam Ateşi yani ARJÎN yoldaş seni asla ama asla unutmayacağız, sana yol olmuş, sana can olmuş, sana yürek olmuş ve sana her zaman bir öncü olmuş olan Xelîl yoldaşı da asla ama asla unutmayacağız. Yeni bir bahara girerken bahar ayında kanlarıyla özgürlük umudu yaratan tüm yoldaşlarımızı, tüm Kürdistan Özgürlük Savaşçılarını, insanlık için mücadele eden tüm yürekleri anarken, onların her zaman iyi bir takipçisi olacağımızı, onlara layık olabilmek için sonuna kadar kendimize yükleneceğimizi, yollarını kendi yolumuz bilerek o yolun iyi bir takipçisi olacağız. Ve önderliğimizin bize atfen söyledikleri sözler temelinde yoldaşlarımıza bağlı kalarak: “Böylesine bir baharın canlanışına, görevlerde başarıyla ancak karşılık verilebilir. Bir halk için gerekli olan çalışmalara güç getirilmiştir, yeterlilik gösterilmiştir. Halkın temel ihtiyacı, şeref-onuru ortaya çıkarıldığı gibi savunulmuş ve hatta yenilmez bir noktaya getirilmiştir. Hiçbir dönemle kıyaslanmayacak kadar bu savaşım imkânlarını sizlerle de paylaşmak isteriz. Sizin de talebiniz budur ve buna göre savaşın imkânları da büyük bir değerdir. En az yaşam değerleri kadar, onun maddiyatı, maneviyatı kadar bir kişiye tutkuyla sahip olmayı, onu amansız paylaşmayı isteyen değerlerdir, onları size sunuyoruz. Bu ne bir zorlayıcılık olarak görülmeli, ne de bir maceracılık olarak karşılanmalıdır. Yaşamımızın bu dönemi için bize en çok lazım olanının hazırlanıp size sunulmasıdır. Büyük bir saygıyla, büyük bir şükran duygusuyla da karşılayabilirsiniz. “Gerisi bize düşer” diyerek sizde yaşamınıza böylesine çok canlı bahar tazeliği kadar, taze, yaşam gücü kadar güçlü bir karşılık verir ve başarırsınız” sözünü yeniden Xelîl ve ARJÎN yoldaşlarımız şahsında tüm şehitlerimizin huzurunda veriyoruz.
Önderliğimizin doğum günü olan 4 Nisan’ı öncelikle Önderliğimize ve tüm halkımıza, tüm yoldaşlarımıza kutluyoruz. Özellikle de içinde bulunduğumuz yılın direniş çizgisini belirleyen, Önderlik üzerindeki tecridi kırmak için canlarını açlık grevine yatırarak Önderlik etrafında kenetlenen açlık grevi direnişçilerine Önderliğimizin doğum gününü kutluyoruz. Yeni bir 4 Nisan’ı karşılarken Önderliğimizin...
Çağlar boyunca insanlık tarihinde tanıklık edilen bir çok devrimsel çıkış olmuştur. Ve damgasını insanlık mücadelesinde, zulme ve zalimliğe karşı duruşuyla bilinmektedirler. Direniş geleneğini İnana, İştar ve Mezopotamya tanrıçalarından devralan Zerdüşt, Maniden, ta ki Budalardan, İbrahimlerin Nemrutlara karşı çıkışından tutalım, İsaların, Firavununun, insanlara karşı yağdırdığı talan ve insanlı...
Ateş, Newroz bir efsanenin, bir halkın yeniden yaratılmasıdır. Belki de en yalın sözlük anlamı budur. Çünkü bu efsane ile Kürt çocukları ve kuşakları tarihin satırlarının arsından dağ başlarına teker taşımış, zalimler ve kahramanlar yeniden vücut bulmuştur. Newroz' un "uzak" tarihinden bahsetmemek olmaz... Kral Cemşit'in devrilmesi ile yerine geçen Dehaq kısa zamanda etrafına dehşet salar. Bir ha...
Cezaevinden yazan ve üzerinde durduğum hususlarla yakından ilgilenen bir arkadaş mektubunda mürşit-mürit ilişkisi üzerinde duruyor, bu ilişkide önemli olan şeyin edep halkasını yakalamak olduğunu belirtiyordu. Mürşitle ilişkide adabı gözetmek demek, yüksek bir anlama gücü temelinde Mürşidi izlemek demektir. Mürşidi taklit eden, kendini Onun yerine koymuş sayılır ve bunun edeple ilgisi yoktur. Bu a...
Özgürlük öncümüz PKK’nin resmi kuruluşunun 40. yılına giriyoruz. Kürt özgürlüğünün 40. yılına adım atıyoruz. 40. tarihi Kasım’ını yaşıyoruz. Öncelikle daha şimdiden PKK’nin 39. resmi kuruluş yıl dönümünü başta Önder Apo olmak üzere tüm yoldaşlara halkımıza ve insanlığa kutlu olmasını, başarı ve zafer getirmesini diliyoruz. Önder Apo’nun “benim gizli ruhum gibiydi” dediği Haki Karer yoldaş şahsın...
Son süreçte KDP’nin Ankara ziyareti ve ardından Şengal’e saldırması ile birlikte KDP, Kürt halkına yönelik ihanet savaşının startını verdi. KDP’nin Şengal saldırısında da ortaya çıktı ki; KDP başta Güney Kürdistan halkının nezdinde ve dört parça Kürdistan’da ihanetçi olarak damgalandı ve teşhir oldu. Ve tüm...
Orhan Yılmazkaya-Hamdi yoldaşımız 27 Nisan 2009 günü: “Teslim olmayan bir özel devrimci kuşağına layık olmaya çalışacağım. Devrimci karargâh savaşçısıyım. Yaşasın devrim ve sosyalizm. Yaşasın halkların kardeşliği. Yaşasın Türk ve Kürt halklarının mücadele birliği. Biz düşeceğiz fakat bizden sonra bu kavga mutlaka sürecek“ sözlerini haykırmıştı. Devamında ise: “Biz düşeceğiz fakat bizden sonra bu k...
Avrupa derken akla her zaman ilk gelen insan haklarına, düşünce özgürlüğüne, demokrasiye yaklaşım gelmiştir. Bunun içindir ki birçok çevre çağdaşlığı biraz da Avrupa ile özdeş ele almıştır. Ne var ki, eski Avrupa’da bu aralar eser yoktur. Tam tersine düşünce özgürlüğü, insan hakları, demokrasiye yaklaşımıyla bilinen bir Avrupa, bugünlerde dünyanın dikta rejimleriyle flörtleşiyor. Tehditlere boyun...
2014 yılının mart ayına Türkiye’de yaşanan önemli gelişmeler temelinde giriyoruz. AKP ve Cemaat’in iktidar çatışmasının gittikçe bir sistem krizine dönüştüğü, Türkiye’nin yeni seçenekler ve sınavla karşı karşıya bulunduğu bu süreç önemli gelişmelere gebe olacak gibi görünüyor. Bu hem krizin niteliği bakımından böyle, hem de etkilediği dinamikler ve gelişmeler bakımından böyle oldu. Zaten uluslarar...
Newroz, karanlığa ışık tutan ateş Kara kışlara inat güneşe uzanan bir kardelen, Özgür yaşama duruş, Doğanın yeniden canlanması, Ve yeniden ama yeniden Kürtlerin tarih sahnesine durduğu, Bende varım dediği diriliş günü... Mazlumların, Rewşenlerin, Ronahilerin elele verdiği, Özgürlük ateşini Kawa'dan teslim aldığı gün bugün. Kürtlerin destansı öyküsü Demirci Kawa efsanesiyle büyüdük ve...
Önderlik Güneybatı Kürdistan’da büyük ve anlamlı bir çalışma yürütmüştü. Önderliğin bu anlamlı çalışması halk üzerinde ciddi bir etki yaratmıştı. Halkın Önderliğe olan bağlılığı ve Önderliği sahiplenme duygusu bizleri de etkilemişti. Ben de bu etki ile büyümüş, daha küçük yaşta halka bağlılık duygusuyla yetiştirilmiştim. Bu etkilenme sonucu Önderlik üzerine çok okudum, anlatılanları dinledim. Anl...
“Acıya, gözyaşı dökmeye zamanımız olamaz.” Partimizin 5. Kongre süreciyle beraber, ülkede yeniden bir hareketlilik süreci başlamıştı. Eyalette yaşanan kayıplar ve kongreden eyalete gelen arkadaşlarla, fırtına birliklerinin oluşturulması gündemleşmişti. Biz de, Hamza arkadaşın sorumluluğunda, Habizbına bölgesinin Dilveria alanındaydık. Dilveria alanı; Hasankeyf, Gercüş Savur üçgenini kapsayan ...
“Onun kalbi, benim de şuurum durmuştu sanki” ’1994 yazını yaşıyor ömürlerimiz... Aylardan Haziran. Hakkari’de Karnesa alanındayız. Bu alanda dört mevsimi bir günde yaşar insan. Bir yandan yaz mevsiminin kavurucu sıcaklığıyla terden sırılsıklam bedenlerimiz... Diğer yandan üst üste birikmiş, yıllanmış karlarla örtülü toprak... Hemen yanında tüm bunların ortak emeğiyle yaratılmış gibi duran rengare...
Evet sonbaharda bile yaprakları dökülmeyen iki çiçekti onlar. Kışları kar’ın altında ölmediler. Yazların kavurucu sıcağında hiç… Bütün zorluklara inat hep canlı kalmayı bildiler. Güzellikler, zorlukları tanımaz. Onlarda güzellikleriyle her zaman zorlukları yendiler. Sorxwin ve Nucan yoldaşlar hep İlkbaharın ve Sonbaharın çiçekleriydiler. Onlar yaşam ve doğanın birer ikizi gibi hep bütünlük sağlayı...
Üç yıl sonra. Yıl 96. İçinde olduğum tabur Avaşin'den Ertuş'a doğru geceleyin yol aldı. Bahar takvimlerde bitmiş, yaşamda ise hala hüküm sürüyordu. Bir su çıktı önümüze, kabaran, yatağından taşan, gürültülü bir su. Karanlığın içinde el ele tutuşup gruplar halinde geçtik suyu, dizin üzerine kadar ısl...
2011 Yılının 10 Nisan sabahıydı. Bu sabah keşifçi bendim. Dorşin’nin Kelasor vadisi sisten görünmüyordu. Sabah saat 8’e kadar etrafı keşfetmiştim. Yakın çevrelerin dışında hiçbir şey göremeyince kendimi noktaya arkadaşların yanına bıraktım. Nokta küçük bir vadinin içinden akan bir dereciğin kenarında idi. Renas, Fırat, Er...
Sabah olmuş, akşam yapılan uyarılara güneş doğuncaya kadar harfiyen uyulmuştu. Bütün günümüz manga yerleri yapmakla geçmişti. 10 Mart 1997 senesiydi. Günler günleri kovalıyordu ve bizi en çok yağmurun yağışı veya ondan daha kötüsü adeta bazen yaşamı felç eden dolu yağışı zorluyordu. Newroz bayramı gelip çatmıştı. G...
Bir hayalim var Kimseye anlatamadığım Kırılmasından korktuğum Bir hayalim var Hayalimde büyük bir umut, Kocaman bir sevgi var. Başkan’ım, Hayalimle her yerde seni arıyorum, dağların yüceliğinden bakışlarını istiyorum. Rüzgârlardan sesini istiyorum! Çiçeklerin canlılığında, kuşların kanadından her yerde, her şeyde seni arıyorum. Ve yüreğimd...
Üç metrelik bir yaşam alanında mahkûm edilen bir Güneş… Bir Güneş sistemi bir odada nasıl mahkûm kılınabilir ki? Bu güneşin yüceliğinin hala farkında değil karanlıkların içinde kendilerini kaybedenler. Bu Güneş ki bütün ışınlarını dünyanın bütün özgürlük kokan yüreklerine ulaştırır. Ve ulaşt...
Şafağın kızıllığını yeni kurulmuş kıl çadırlar arasına bıraktığı bir vakitti. Sılav koşar adım çadırdan çıkmıştı. Son günlerde geceden selamını yüklenmiş çoban yıldızının şafağın rengârenk kuşağının arasından kaybolup gidişine ulaşmaya çalışıyordu. Çocuk bedeninde büyüyen yüreği içine sığmıyor, yaşıtlarıyla oynadığı oy...